Osmanlı İmparatorluğu'nun son günleri… Çökmekte olan bir imparatorluğun başkentinde anılara tutunarak ayakta kalmaya çalışan bir villa, villada yaşanan olaylar dram ve psikolojik gerilimle iç içedir. Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın aynı isimli romanından uyarlanan “Cadı”, bir dönem eseri olarak, karakterlerin gerilimi ve ruhsal derinliğiyle izleyiciyi büyüleyen bir dünya kuruyor. Filmde rol alan Buse Meral ve Furkan Andıç ile Cadı'nın genel ortamını ve karakterlerin yaşadığı zorlukları konuştuk.
– Cadı filmi psikolojik gerilim filmi olarak sınıflandırılabilir. Ancak izlediğimde karakterlerin içinde bulunduğu durumu da çok üzücü buldum. Kitabı ve senaryoyu ilk incelediğinizde neler hissettiniz?
Buse Meral: Üzücü olduğuna kesinlikle katılıyorum. Ben de okuyunca çok üzüldüm. Geçmişte böyle bir psikolojik rahatsızlık yaşandığında maalesef bu durum insanları bilgisizlikten ve tıbbi eksikliklerden dolayı bu tür korkulara sürüklemiştir.
Furkan Andıç: Bu açıdan bakıldığında aslında birçok kişiyi ilgilendiren bir hikaye. İlginç bir senaryosu var çünkü insanların yaralarına, yüzleşmek istemedikleri karanlık koridorlara ışık tutan bir film. Hikayeyi okuduğumda olay örgüsünün ilgi çekici olduğunu ve karakterlerin çatışmasından dolayı çok derin bir şeye değindiğini hissettim.
KARAKTER DÖNÜŞÜMÜ
– Filmi çekerken büyük bir üzüntüyle aklınıza villada yaşama düşüncesi mi geldi? Ne hissettin?
B. Meral: Evet, kesinlikle hissettim. O evin sahibi olsanız bile, bir ziyaretçiden başka bir şey olmadığınızı hissetmek çok acıdır.
F. Andıç: Naşit Nefi'nin yaşadığı villa geçmişin ağırlığıyla ve dediğiniz gibi hüzünle dolu. Bazen biz de hayatımızda aynı şeyi yaparız, kurtulamayacağımızı düşündüğümüz yüklerle yolculuğumuza devam ederiz. Aslında durum sandığımız kadar zor ve karamsar değil. Sadece tek bir hayatınız olduğunu hatırlamak bile sizi bu hayatın coşkusuna geri getirir ve bu dönüşümün motivasyonu olur. Karakter dönüşümü açısından aslında beni daha da heyecanlandırdığını söyleyebilirim.
– Furkan Bey, karakteriniz Naşit Nefi geçmişi birçok gizemi barındıran derin bir karakter. Karakterinizin ruh halini nasıl değerlendiriyorsunuz?
F. Andıç: Çocuklarını çok seviyor. Onlarla vakit geçirmekten hoşlanıyor ancak evdeki çalışanlarla ve diğer insanlarla iletişimde içe dönük, soğuk ve mesafeli. Aynı zamanda insanlara güvenmekte zorlanan biri.
– Buse Hanım, Fikriye'ye bazı kadınların birkaç kez villaya gittiklerini ancak orada kalıcı olarak kalamadıklarını hatırlattı. Sizce Fikriye'yi daha da ileriye taşıyan belirleyici özellik nedir?
B. Meral: Fikriye ailesini erken yaşta kaybettiği için bu konuda derin eksiklikler hissediyor. Yalnız olması ve kaybedecek hiçbir şeyinin kalmaması onu cesaretlendiren ve güçlü tutan sebeplerden biridir.
“BİZİ DE KORKUTTLAR”
– Hem İstanbul hem de Anadolu, günümüzde hurafe olarak adlandırılan kendine özgü korku hikayeleri, mitler ve karakterler içermektedir. Birçoğumuz bunların saçmalık olduğunu düşünüyor ama böyle bir olayı dinlerken ürpermeden edemiyoruz. Çocukluğunuzda buna benzer hikayeleriniz veya hikayeleriniz var mı?
F. Andıç: Biz çocukken bazen bu saçmalıklarla bizi korkuturlardı. Buna inanmadan ve aynı zamanda etkilenmeden edemiyorsunuz. Garip bir duygu ve hayatta kalma içgüdüsünün içimizde yarattığı korku nedeniyle, mantığınıza uymayan bir şey olsa bile etkilenmeden edemiyorsunuz. Bu durum yaş ilerledikçe değişiyor, tabii çocukken bundan daha çok etkileniyorduk.
B. Meral: Evet maalesef var. Perili evler ve belli saatlerde bölgedeki belli ağaçların altından geçmememiz gerektiği dedikoduları yayıldı ve bizi çok korkutup oyaladılar.
Telaffuzlar zorlayıcıydı
– Dönem filmi çekmek elbette diğer türlerde olmayan zorluklar içeriyor. Döneme ilişkin kostümler, özgün konuşma tarzları, diyaloglar ve davranışlar… Cadı'nın geçtiği dönemde karakterlerinizi oluştururken nelere dikkat ettiniz?
B. Meral: Söylediğiniz gibi konuşmanın, telaffuz etmenin zor olduğu kelimeler vardı. Alışık olduğum bir konuşma tarzı olmadığı için o dönemin diline uygun metinler ve kitaplar okuyup alıştım.
F. Andıç: Genel olarak dönemin şartlarını araştırmanın yanı sıra Osmanlı Türkçesi kelimeleri ve telaffuzları açısından da ayrı bir çalışma yapmak zorunda kaldım. Ayrıca eski kelimeleri kullanmayı da seviyorum.